Keşf-i Kadîm…

Yeni olanı keşfetmekten daha değerlidir; kadîm olanı keşfetmek.

26 Ocak 2013 Cumartesi

Manastır Tarihi'nin Oluşumu ve Arka Planı


Hristiyanların manastır hayatı günümüze kadar hep sırlı olarak kalmıştır. Orada ne olup bittiği herkesce bilinmez. Kapalı bir dünya…

Hristiyanlığın manastır hayatını daha iyi anlamak için hristiyan mistisizminin nereden geldiğine bakmak lazım. İsa a.s, o günkü Yahudi materyalizmine ciddi bir mücadele başlatmıştı. Dikkatleri ahret hayatına çekti. Haliyle de İsa a.s’ın cemaatine farklı gruplar katılmaya başladı. Bu yabancı grupların katıldığı sıralarda Pavlos da bu cemaate katıldı (hristiyanlığı günümüzde ki haliyle kuran kişi de Pavlos'un ta kendisidir). Pavlos Musa a.s şeriatına savaş açtı ve savaşı kazanarak şeriatı kaldırdı. Pavlos taraftarlarıyla, İsa a.s çekirdek cemaati arasındaki mücadele 3 asır sürdü. Dikkatinizi çekmek isterim; 3 asır süren bir kavga. 3 asır sonra Pavlos taraftarları kazandı. Roma İmparatorluğu pavlos taraftarı bu hristiyanlara aşırı baskılar yaptılar. Bu aşırı baskı ve zulümler hristiyanlıkta manastır hayatını doğurdu. Askerlerin ulaşamayacağı sarp yerlerde ve mağaralarda manastırlar kuran mübarekler bir nebzede olsa, nefes alabildiler. Roma imp. Hristiyanlığı kabul edince bile manastır hayatı, hristiyanlığın resmi bir kurumu olarak yerini korudu.

Manastırlar genelde doğu hristiyanlığında yaygındır(doğu derken batıya nazaran doğu, yani genel olarak bizim buralar). Mesela 4. Yüzyılda doğuda 100’den fazla büyük manastır vardı ve bu manastırlarda insan tabiatına uymayan, çok çılgın, çok ağır kurallar hakimdi. Örneğin Türkiye’de bulunan peri bacalarının olduğu bölgeye kilise tarihlerinde ki adı: “Keşişler Vadisi” dir. Peri bacaları da tabii oluşmuş yerler değil, keşişlerin inzivaya çekilmeleri için özel yapılmış yerlerdi. O yer altı şehirlerinde on binlerce insan katledilmiştir. Bizans'ın dini hristiyan olmasına rağmen, hristiyanları acımadan katletti. Sebebi ise; devletin kayzero papizm siyasal sistemini ülkede oturtmak içindi. Yani tek din, tek mezhep, tek kilise ve tek devlet siyaseti görüşünün benimsenmesi amaçlanıyordu. Devlet süryani, keldani, nasturi ve kıbti gibi farklı mezhepleri yok etmek istiyordu. Bizans ordusunun başında da fener rum patrikleri yer almaktaydı. Dönemin  Patriği Akatiyüs kilise tarihinde belirtildiğine göre, bir defasında Halep Bölgesi'nde 115 bin hristiyan Bizans askerleri tarafından koyun boğazlanır gibi boğazlandı. İmparator Justin döneminde Antakya tamamen boşaltıldı. Antakya'nın o günkü nüfusu 550 bin civarandıydı ki o dönemde dünyada bir şehrin ortalama nüfusu 10 ile 20 bin arasındadır. Antakya o dönemde dünyada üç büyük yerleşim yerinden biriydi. (Roma, Antakya ve İskenderiye.) Antakyada yapılan katliamlar nedeniyle Asi Nehri'nden günlerce kan aktığı rivayetler edilir. Antakya'da ki hristiyan halkın erkekleri öldürülmüş, çocukları Ermenistan'a, kadınlarını da İstanbul'a sürülmüş (soykırım amaçlı). O tarihe kadar manastır olmayan İstanbul'da , manastırların bir anda ortaya çıkması şasırtıcı bir olay değil tabi ki.

Bizansta bunlar olurken, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer zamanında büyük fetihler yapılıyordu. Bu fetihleri kolaylaştıran sebeplerin en önemlisi Bizans tarafından hristiyan halka yapılan bu akıl almaz zulümlerdir.( Ek bilgi olsun şekerlerim, tarih sınavında felan çıkar mazallah) O gün İslam orduları ve biz Türkler Anadoluya gelmeseydik bu gün dünyada Ermeni ve Süryani diye bir ırk kalmayacaktı (komplo teorisi değil, resmi bir olaydır). Yani doğu hristiyanı kalmayacaktı. Ermeniler'in o dönemlerinde (7. Yüzyıl ile 12. Yüzyıl arası) yazılan tarih kitaplarında, Türkler hakkında, övgü dolu ifadeler yer almaktadır. Ermenice bilmediğimiz için bu olaylara baya uzak kaldık. Biz Ermenice'yi öğrenmiyoruz onlar da gerçekleri yazmıyorlar haliyle. Türkler ve Arap orduları Anadolu'ya gelmeselerdi bu gün Ermeniler olmazdı; açık ve net söylüyorum. O dönemde Ermeniler Türkleri kurtarıcı olarak görmüşlerdi. Örneğin Kılıçarslan vefat ettiği zaman, tüm süryani kiliselerinde 40 gün yas ilan edildi ve 3 gün oruç tutuldu. Rum kiliselerinde de 3 gün yas ilan edildi ve oruç tutuldu. Bizi çok seven Ermeniler'e tarihte 'millet-i sadıka' denmiştir ama bu lavuklar 19. Yüzyılda yanlış insanların peşine düşerek isyan felan çıkarttılar, azımsanmayacak kadar insanın ölümüne sebeb oldurlar. Fakat bu yanlışı süryaniler yapmadı, edepleriyle oturmasını bildiler.

Prof. Dr. Mehmet ÇELİK'in 2007 yılında Süleymaniye Vakfında verdiği Konferansın özetinin derlenmiş halidir(çok uzun bir dipnot oldu lan). Kendi ellerimle derlediğimide övünmeden, gururla belirtmek isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder