Keşf-i Kadîm…

Yeni olanı keşfetmekten daha değerlidir; kadîm olanı keşfetmek.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Haim Nahum (önceden sözü verilmiş devam)

Biz devamı gelecek dediydik!

Canlarım ülkemizde hala Haim Nahum'un esintileri hala devam etmekte. Bir önceki başlıkta 7 madde halinde doktorini yazmıştım zaten. Lozan'ın arka planındaki siyonist olan Nahum; ülkemizdeki Arap düşmanlığının ve kemalist milliyetçiliğin başlangıç noktası sayılabilir. Ayrıca Nasır'a giderek Arap Yahudileri'ni örgütleyip, Türk düşmanı Arap milliyetçilerininde başını çekmektedir.

----------------------------

Ülkemizdeki Siyonist'lere Dair

Memleketimde hemen hemen her taşın altından bir yahudi çıkması oldukça canımı sıkıyor. Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin altındanda, yalnızca iş arkadaşlarının Moiz Kohen olarak çağırdığı; Tekinalp kod adlı şahış, dinde reformlar yapan, 'Türk'ün dini Kemalizm'dir.' diye çalışmalar yapan Osman Nuri Çerman. Şemsi Efendi'nin (Atatürk'ün öğretmeni) kimlik bilgilerine bakınca Şimon Zwi ismi çıkıyor karşımıza.  Türk Ocakları'nın kuruluşundaki en büyük desteğide Lazaro Franco sağlamış. Biraz daha kurcalamaya kalkarsan oturup ağlarsın. 

Lenin'in ve hatta bir adım daha ileri gidip Hitler'in bile Yahudi olduğu söylentiler arasında. 

Bir çok ülkede Siyonis'ler Anti-Siyonist örgütlenmelerini kendileri üstleniyor ve kontrol kendilerinde oluyor canlarım. Yahudilerin de Avrupa'dan göçe zorlanmasını buna benzer bir örnek olarak gösterebiliriz. Sonra vay efendim elin gevuru neden bizim Türk Ocakları'mızı desteklemiş diye soru işaretleri oluşmasın kafalarda.

----------------------------


Neyse sevgi kelebeklerim konumuza devam edelim. BEKO Bernar Nahum ve Vehbi Koç'un ortak kurduğu bir dükkandır, bunuda not alın.

Koç Holding'in gizli ortağı diye geçen (ki geçtiğine göre pek gizliliği kalmamış gibi duruyor) Burla Biraderler'den bahsedelim birazda. Ülkemize 500 sene önce İspanya'dan gelen Yahudi kökenli bir ailedir kendileri. Bu ailenin ismi duyulmuş olsa da kendilerine ait pek fazla bilgi yer almamaktadır sanal alemde. Arçelik'in ve Arçelik dağıtım ağında ciddi bir hisseye sahiptirler. 

Önceleri Burla Biraderler ile takılan Bernar Nahum 1944'de Koç Grubu'na katılıyor. Ve ölene dek Koç'larla birlikte iş yapmaya devam ediyor. Şuan Berbar'ın oğlu Jan Nahum Koç Holding'e ait Tofaş Grubun'da musahhas aza olarak görev yapıyor. 

Bir dönem ülkemizde kağıt işlerini yürüten Burla Biraderler'in Hürriyet Gazetesi ile finansal bir bağı var.  Sadece Hürriyet gazetesiyle sınırlı değil bu iş. 

Dİğer can sıkıcı olay ise; Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi'dir. Yazar Naci Pelinser'in yazısına göre; 'Türk Matbuatı Yahudilerin Kontrolü Altında' başlıklı yazısına göre Sayın Nadi bir Karaim Yahudisi'dir. 

Bu gazetelerin kurulduğu yıllarda ilan işlerini Yahudi şirketi Hoffer, kağıt işlerini de Burla Biraderler yönetiyordu. O dönemi baz alacak olursak, Hoffer ve Burla Biraderler'in desteklemediği bir gazetenin yükselmesi pek mümkün değildi. Burla Biraderler'in Karaim Tarikatı ile bağ olup olmadığıda düşündürücü bir olay. 


Monik Burla ile Rahmi Koç arasında çok sıkı bir dostluk olduğu biliniyoru canlarım. Soyadı değişikliği, kimin kim ile kan bağı kurduğunun göstergesi zaten.










Cenazeye gidenler arasında Faruk Süren, Erdoğan Demirören, Mustafa Sarıgül, Mustafa Koç, Ali Koç ve Güneri Civaoğlu gibi isimlerde vardı. Cenazede bir Sinegog'da gerçekleşti.


13 Nisan 2010
 Abbas Ulu
 İstanbul - İHA



24 Şubat 2013 Pazar

Siyonizm; Hedefler ve Projeler

Tarihi öğrenmek ve günümüzdeki sistemi sebebini anlamak adına bilinmesi gereken akımlardan birisi Siyonizm'dir ve tanınması gereken isimlerden biriside Theodor Herzl'dir.

Siyonizm; seni beni köle olarak gören, Yahudi ırkının üstünlüğüne inanan ırkçı, faşist hareketin tek kelimeyle özetlenmiş halidir. Hedefi kutsanmış topraklara Yahudi Devleti kurmak ve goyimleride (yahudi olmayan) köle olarak kullanmaktır. Bu abilerimiz emellerine ulaşmak için her şeyi mübah görmüşlerdir (inançlarıda bu yöndedir zaten), diğer insanların toprağı, canı, malı umurlarında değildir. Siyonistlere göre bizler Hz. Adem ve Hz. Havva'nın çocuklarıyız, onlar ise Şeytan ve Hz. Havva'nın çocukları. Bu inanıştan dolayıda bizler ikinci el insanlarız. Diğer bir çılgın hedef ise; Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine Süleyman Mabedi'nin kurulması. Rivayet edilir ki; 'tek gözlü deccal dünyayı mabedin üstünden yönetecek.'







Bu inanışa göre de bu şekilde bir şema karşımıza çıkıyor canlarım.








Önceleri sadece bir ideoloji olan siyonizmi siyasi bir akım haline getiren kişi Theodor Herzl'dir. Yahudi kökenli macar gazeteci ve politikacı olan Herzl dünyalık bilgi adına kendini had safhada geliştirmiştir. 1895'de yazdığı Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı kitabında; dünyadaki bütün Yahudiler'in bir ulus olduğunu dile getirerek siyonizm kavramını başlatmıştır. 1897'de Bazel'de Birinci Siyonist Kongresi'nin toplanmasında büyük rolü vardır. Ayrıca Der Judenstaat adlı eserinin Türkiye ile alakalı olan kısmını 1965'de İlahiyat Doçenti Yaşar Kutluay 'Siyonizm ve Türkiye' ismiyle yayınlamıştır. Kutluay'ın ölümü de esrarengiz bir şekilde olmuştur. Kitabı bulabilirseniz okumanızı tavsiye ederim.

Fikir, Kadro, para politikası ile yola çıkan Herzl 1897 Kongeresi'nden istediği verimi almıştır. Filistin'e yerleşme planını tamamlayan siyonistler için sadece para sıkıntısı kalmıştır. Bu sorunu da Yahudi kökenli Rothscild Ailesi halletmiştir. 







Bazel Hatırası. Herzl (Ortadaki sakallı) ve kankaları. 










1901'de 2. Abdulhamid'den 'para karşılığı Filistin teklifine' red cevabı alan Herzl ve tayfası, sonraki yıllarda büyük savaşlar çıkararak böl parçala yönet taktiğinin daniskasını uygulamışlardır. 

Kongre sonrasındaki kararları uygulamaya geçen bu tayfa 1917'de Filistin'in İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine, ufaktan ufaktan göçlere başlamışlardır. İkinci Dünya Savaşı'nı bizzat başlatan, finanse eden siyonistler; 1948'de İsrail Devleti'ni kurdular. Şuan ki hedefleri ise Büyük İsrail Devleti'ni kurmaktır. Nil ve Fırat arasındaki bölgede kuramayı planladıkları devlet için büyük çabalar sarf etmektelerdir hala! Bu bölgede her türlü kaosun o adamların ekmeğine yağ süreceğini aklınızdan çıkarmayınız lütfen (kürt sorunu, pkk, asala...)




İsrail'in ilk cumhurbaşkanı Ben Gurion İsrail Devleti'nin kuruluş bildirgesini Herzl'in fotoğrafının altında okurken...







Siyon Protokolleri'inde de zaten amaçlarını belli etmişlerdir. Ruh hastası olduğunu düşündüğüm bu insanların 22 maddelik protokollerinin ilk 9 maddesini buyrun hep birlikte görelim şeker kamışlarım;

1. Gelecek nesilleri, ahlaka aykırı, telkinlerle ifsat etmeli, bozup yozlaştırmalı.
2. Aile hayatını yıkmalı.
3. İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli, azınlıkları kışkırtıp üste çıkarmalı.
4. Sanatı zayıflatarak, edebiyatı müstehcen ve şehevî hale sokmalı.
5. Mukaddesatı, hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilâne vak’alar uydurulmalı.
6. Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icad etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik etmeli, herkesi borçlandırmalı,
7. Kalabalıkların vakitlerini, eğlencelerle, oyunlarla oyalamalı, herkes düşünmekten alıkonulmalı.
8. Müfrit (aşırı) nazariyelerle, halkın fikirleri zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar çıkarılmalı.
9. Umumi hoşnutsuzluklar meydana getirilmeli, içtimai (sosyal) sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı.

Bu maddelerin Türkiye'ye uyarlanmış hali olarak varsayabileceğimiz bir kısmı da Haim Nahum tarafından yazılmıştır. Lozan'da batılı devletlerin sert tavrını yumuşatmak adına(!) İsmet Paşa tarafından danışman olarak götürülen Haim Nahum, gizli kapaklı işler yaparak 7 maddelik bir doktorin sunmuş ve Lozan'da bunları Avrupa'ya kabul ettirmiştir. İşte Haim Nahum'un sert tavır yumuşatan Doktorin'i:


1. Türkiye'de işsizlik arttırılacak.
2. İnsanları aç bırakılacak.
3. Borca esir edilecek.
4. Dininden uzaklaştıralacak.
5. Mezheb, ırk ve siyasi görüş olarak bölünecek.
6. Böldüğün parçalar birbirleriyle çarpıştırılacak.
7. Bu parçalanmış ve yeterince yumuşamamış lokmalar alınıp Siyonizm'in hizmetine sokulacak.

Bu maddeler sayesinde de ülkemiz mağlup olarak girdiği Lozan'dan galip olarak çıkmıştır(!!!). Lise ders kitaplarında yazan bu cümlenin arkasından bu maddeler hakkında bilgi verilmemesi de kafa karışıklığını önlemek olsa gerek der sosyal mesajımı çakarım.
















21 Şubat 2013 Perşembe

Haim Nahum Kimdir?

Bu ismi google'da arattığınız zaman, karşınıza klasik bir hayat öyküsü çıkacaktır. Haim Nahum (1873-1960) Manisa doğumlu, şurda okudu, burda büyüdü vs. Şimdi olayları biraz daha geniş bir şekilde ele alalım.

Nahum; siyasetçi, Kahire Hahambaşı ve İsmet Paşa'nın Lozan danışmanı...

Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında, ülke ha parçalandı ha parçalanacak derken, içerden ve dışardan taraflar amaçlarını tam manasıyla ifade etmeye başlamışlardır. Rengini belli eden insan evladlarından biri de Haim Nahum'dur. Neyse konuyu dağıtmadan; işgal altında ki devletin bütün para ve altınları İsviçre'ye kaçırıldı (o dönemde Osmanlı Bankası'nda zaten bir tane bile Türk hissedar yoktu). İsviçre'ye bu para ve altınları kaçıranda Haim Nahum'un ta kendisidir! Avrupalı abilerimizde ödül olarak; banknotların yarısını Nahum'a vermiştir.

Haim Nahum ölmeden önce mirasını iki yavrucağını paylaştırdı. Birisi Bernar Nahum, diğeri ise; VEHBİ KOÇ!

Sayın Koç Ailesi'nin sermayesi; Osmanlı Bankası'ından Avrupa'ya kaçırılan paradır! Koç'un sermayesi hakkında basın da dönen, sosyal medya da dönen muhabbetlerin alayı; Kara para aklamaktan başka bir şey değildir! 

Haim Nahum sadece bir hahambaşı mı? Kendisi aynı zamanda bir Siyonist'tir. Peki bir siyonistin Lozan'da ne işi var? Memleketimden bir tane insan evladı çıkıp da orda konuşma yapamaz mı? Yapar elbette ama neden Nahum? sorusuyla sizleri başbaşa bırakmak istiyorum (işte bunlar hep sex).

Haim Nahum'dan kendi adamlarına ve masonlara inciler:' Yanlış yapıyorsunuz; Anadolu'yu işgal etmekle Müslüman Türkleri sindireceğinizi sanıyorsunuz. Hayır, birkaç yıl içinde bu milletin yeniden dirileceğini, toparlanıp derleneceğini hesaba katmıyorsunuz! Öyleyse yapılacak şey; Lozan antlaşmasıyla bunlara bir fırsat tanıyıp, bu zaman içinde İslamiyet'ten uzaklaştıracak, din ve tarih şuurunu unutturacak bir iman ve ahlakı tahribat süreci geçirilmeli, ekonomileri çökertilmeli, siyasi partilerden gazetecilere, hepsi ele geçirilmeli... Ülkelerini parsel parsel satacak hale getirmeli, yumuşak ve kolay lokma yapıldıktan sonra, Türkiye parçalanıp büyük İsrail'e katılmalıdır.'

Ve ne kadar doğrudur bilinmez Nahum'un Atatürk'ün zehirlenmesinde parmağı olduğu iddaalar arasında...

Kaynak: Kadir Mısıroğlu.

Devamı gelecek...



15 Şubat 2013 Cuma

Fişlemeler, Afişlemeler

Skandal!!! Enerji Bakanlığında oruç tutmayanlar nasıl fişleniyor? 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü'nde yemek çıkarılması gerekçesine dayanılarak çalışanlar nasıl fişlendi?

Haber başlığını olduğu gibi yazdım canlarım, habere geçmeden önce; bu başlığı atan vatandaş olayı sanki biraz abartmış gibi geldi. Bunu belirtmek istedim. Neyse zeytinyağlı enginarlarım, biz haberimize geçelim artık.

Teidaş'ta yemek çıkarılması nedeniyle, ramazan ayında oruç tutmayanların isimlerinin bir liste halinde çıkarılması istendi. Öğle yemeği için sadece sayı bilmek yeterliyken, neden isimleri liste halinle yetkili makamlar tarafınca istenmiş hala anlamış değilim. Burada görünen o ki; bir fişleme yada buna benzer bir durum söz konusu. Demokrasiyle yönetilen, özgürlükten bahsedilen memleketimizin akıl erdiremediğim olaylarından sadece bir tanesiydi bu.
_

Diğer bir olay ise; askeri lojmanlarda sabah namazına kalkan subayların, görevli askerlerce fişlenmesi. Bunun hakkında hunharca başlıklar atılmamasına rağmen, gizli kalmış bir şey değil. Görevli askerler; sabah namazı sırasında, lojmanın içinde gezip kimin ışığı yanıyor diye not almışlar. Anası, bacısı, yengesi başörtülü diye fişlenen subaylarda ayrı bir konu tabi.

Görülen köy klavuz istemez politikasından yola çıkarak, ülkemiz yöneticilerinin bir ayarı yok anasını satayım. Şeriatla yönetilmesi mümkün olmayan bir ülke de sen neden oruç tutmayanlar isimlerini alırsın? Demoktarik bir ülke de neden namaz kılıyor diye fişlersin? Yukarı tükürsek bıyık, aşşasıda sakal diyerek; yuvasına çomak sokulmuş karıncalar gibi ne yapacağımızı bilmeden ufaktan bir koas içinde yaşamaya devam edeceğiz anlaşılan.

Dipnot: İlk olay 2007'ye ait, diğeri için tam tarih vermek mümkün değil. Canım ülkem için hayır dualarımı eder, bi sigara yakar mutluluklar dilerim. 

14 Şubat 2013 Perşembe

Sevgilerle 14 Şubat

Canlarım o gün, bu gün işte. 14 şubat sevgililer günü ❤. Buram buram aşk kokan, romantizm kokan, erotizm akan bu güne özel bende bişeyler söylemek istedim. Neden 27 haziran değil, neden 3 ocak değil de 14 şubat hiç düşündünüz mü? Açık açık söyleyeyim ben düşünmedim; internette sörf yaparken bir kaç yerde rast geldi, sizinle paylaşmak istedim.

 Sevgiler günü; Gevuristan'da Valentine's Day olarakta geçer. Yalnızca katoliklerin kutladığı bu çılgın gün, ortodoksları zerre kadar bağlamaz. Tee eski zamanlarda, putlara inanan Roma İmparatoru 2. Claudius askelerin performansları düşmesin diye evliliği yasaklar. Zinanın önüne geçmek için, askerlerin sevdikcekleriyle, askerlere gizli gizli nikah kıyan Aziz Valentine bir gün yakayı ele verir ve Roma İmparatoru tarafından hapsedilir. Roma İmparatoru'nun, 'Gel etme bizim putlara tap, affedelim.' demesine karşın; Aziz Valentine 'Dinimden dönmem ben (hristiyanlık).' demiştir. Bunun üzerinede 14 şubat 270 gecesi idam edilmiştir.

Hristiyanlık yayılıp, Avrupa komple bu dine inandığında; Papa Gelasius tarafından Aziz Valentine'yi anmak ve onurlandırmak için; 14 Şubat 496'da Valentine's Day ilan edilmiştir. Bu günü Valentine'nin zinaya karşı yaptığı cesur hareketi unutan bir kaç lavuk, 14 şubatta kızların isimlerini kağıda yazıp kura çekerek sevişmek gibi bir uyanıklık yapmaya kalkmışlardır. Olay halk tarafından duyulunca, İtalya'da yasaklanır. 1800'lü yıllarda tekrar gündeme sevgililer günü aksamadan hala kutlanılmaya devam etmektedir. öpt.

14 şubat, analar günü, babalar günü, dayıngiller günleri, gel bu gün bizim evde ders çalışalım türü aksiyonlar; farkında olmadan benliğimizi çalmaktadır. Buna da ufaktan deyinecek olursam ballı kaymaklarım; 364 gün el ense yatıp, anneeeğğ su getir, sen anlarsın yaşlı kadın, anneeğ acıktım diye evde ferhat figan gezen bizler! O beklenen gün geldiğinde (12 mayıs) annemize değil mutfak robotu, robocopu alsak yalan. Aynısı diğer günler içinde geçerli. Bundan dolayı canlarım benim; sadece bir gün değil, her gün annenizi, babanızı, baldızınızı, bacağınızı, hatırlamanız; onların ne denli kıymetli olduğunun farkına varmanız dileğimle.


                                                                                  Sizleri seven, özleyen Birkoala :(

Valentine'nin yada Valentine'in yada Valentine'nın. Doğrusu olan hangisi bilmiyorum. İngilizcem buna yetmedi şeker kamışlarım.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Meslekleştiremediklerimizden misin?

İnsanların topluca konuşma yapabildiği sitelerden birinde, 3 5 kişilik bir grup ile muhabbet ederken; konuşmamıza bir 'tsk' üyesi katıldı. Tatlı tatlı sohbetimizi yaparken arkadaşın biri, bu vatandaşa 'oğlum' dedi ve arkasında şöyle bir savunma geldi: 'Konuşmalarına dikkat et ben 'tsk' üyesiyim.' Lan arkadaş saniyenin 10'da 1'i hızla kan beynime sıçradı.

Bu subay kardeşimizle aramızda hararetli bir tartışma geçti. Sonra bana dedi ki: 'Ben o kadar eğitimden geçtim, o kadar zorluk çektim. İşte bu yüzden bana saygı duymak zorundasın eğer bana saygı duymuyorsan, bir gün bana işin düşecek olursa, bende sana yardım etmem.' Bunun üzerine ne kadar tartıştık bilmiyorum ama özetle bu insan evladının yaptığı savunmanın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlatmaya çalışacağım sizlere ballı sütlerim.

Benim hesaplarıma göre bir insana iki şeyden dolayı saygı duyarsın. Birincisi; yaşından dolayı, ikinciside; kişiliğinden, karakterinden dolayı. Meslek sahibi olmak günümüz şartlarında pek kolay değil zaten. Subaylığın eğimi zordur, amenna ama doktor olmak içinde beynin yıpranıyor kardeşim, çöpcü isen de genelde herkes uyuduktan sonra senin mesain başlıyor. Diyeceğim odur ki şeker kamışlarım; her mesleğin kendine göre, görülenden fazla zorluğu var.

Ayrıca bu vatandaş eklemeyide ihmal etmedi; 'Bir gün işin düşerse bana!' diye. Ulan zaten sen beni korumak için para alıyorsun. Ben olmasam işsizsin geri zekalı adam. Senin işin beni korumak, sen kimsin ki benim sana işim düşerse, beni korumayacaksın(!). Sonra demeyin ki bu ülke niye bu halde ? Biz neden hala gelişemiyoruz ? Abicim insanlarımız çılgın, elinde olsa Hindistan'daki kast sistemini ülkemize getirecek.

O koltuk eskir, o koltuk değişir hadi bunlarda olmadı insanız lan; ölebiliriz mesela. Eee sonra noldu lan? Ne subay kaldı, ne meslek kaldı, ne eğitim. Bu kadar koltuk sevdası nedir, makam mevki sahibi ol, olma demiyorum ama önce bir insan ol! adam ol! Hani hep anlatıp dururlar ya; 'sen vali olmuşun amma adam olamamışın' diye. Heh işte bizimki de öyle bir mesele.
_
_

Lan bu konuya başlamışken, değinmeden geçemeyeceğim diğer konuda; ülkemizde ki doktorların içler acısı durumları. Her doktor için geçerli değil tabi ki. İyi niyetli doktor abi ve ablalarımız olduğu gibi, mesleğini suistimal eden fazlasıyla doktor var. Söz konusu sağlık olunca daha bir hassas oluyorum bu konuda. Devlet dairesinde ki memur çayını içsin, muhabbet etsin; sonra gelip benim işimi halletsin demiyorum ama doktorların bu lakayid hareketleri, bişeyleri ertelemeleri, tam bir teşhiş koymadan reçete yazmaları harbiden canımı çok sıkıyor ya.

Söz konusu sağlık ulan. Adam eli bilmem neresinde seni dinliyor, o elini ordan çıkarıp sana ilaç yazıyor ve 'al bu seni iyileştirecek.' Ya siktirgit. Aklı başında kim inanır buna?

Bir yakınımın başına gelen olayı kısaca anlatmak istiyorum. Akrabam doktora gidiyor, saatlerce sıra bekliyor felan. Tabi kankiler, tanıdıklar bide cankiler sırası gelmeden; dur dur ne sırası gelmeden, adamlar sıra bile almadan giriyor içeriye. Bizimkiler hala eli mahkum beklemeye devam ederken, öfkesine hakim olamayan hasta yakını elinde sopayla.. şaka şaka bu öyle değil, hastanın biri doktorla tartışmaya başlamış ki o sırada hanfendi! telefonuyla konuşyormuş. Sinirlerine hakim olamayan doktorda -abi ciddi ciddi-: 'Bu nasıl iş yeaaa. Bi annemgille bile konuşamayacak mıyım ben? Bi rahat vermediniz adama.' diye nağralar ataraktan hızlı adımlarla olay yerinden uzaklaşmış. Güzel kardeşlerim; o adam neden hastanede? ne için para alıyor? görevi nedir? bu soruların cevabını verebildiyseniz olayı çözmüşünüz demektir.

O tv'de; 'yine doktora şiddet' başlığı altında izlediğimiz haberlerin büyük bir çoğu, bu tarz doktorların başına gelmektedir. Kendine hakim olamayan hasta yakınlarıda %79 ila %92 arasında haklıdır.

Özetle: Ben bi annemgille konuşamayacak mıyım yeaa :(

9 Şubat 2013 Cumartesi

Beynimdeki Sorucuklar

Sürekli kafamı kurcalayan sorulardan biri bu ülkede neden özgürlük amına koyim ya. Lan sokucam tabularınıza. Vay efendim gericiymiş, vay efendim yobazmış, vay efendim dinciymiş. Güzel kardeşim sanane bundan, he sanane amına koyim, bırak adam neye inanırsa inansın nedir bu öfke? Bu adamlar ne yaptıda bu kadar öfkelisiniz?

Amerika'da olan siyahi ırkçlığı herkes insanlık dışı bulur, ülkemize gelince Kürt'lere yapılan saygısızlığın haddi hesabı yok. Yahu el insaf! 3 5 tane kendini bilmez dağa çıktı diye koskoca bi ırk kötülenmezki kardeşim.

Düşünce özgülüğününde amına koyayım ben. Özgürlüğünü bırak düşündürtmüyorlar ki lan bize. Ben kendimi bildim bileli okulda öğrendiğim şeyler hep standart, hep aynı şeyler. Yeter olum bu kadar kalın kafalı olmayın lan, biraz bişeyleri sorgulayın. Kim iyi, kim kötü bunları biraz araştırın.

Namaz kılıyor diye habere çıkan insanlar var lan. Olaya bak olaya! okula giden çocuklar topluca cuma namazı kılmışlar. Hani özgürdük abi?  E hani din, dil, ırk ayrımı yoktu? Ben  vakit namaz kılan bir insan değilim, müslümanlığın 100'de birini yerine getiremiyorum belki ve bunu kabul ediyorum ama bu haksızlığa göz yumamıyorum lan. Hristiyanlar ülkemizde ibadetlerini istedikleri şekilde yapabiliyor hiç sorun olmuyor ki olmasında zaten ama bu haksızlık neden sadece müslümanlara yapılıyor? Akıl mantık işi mi bu?

Üniversitelerde başörtüsü yasakmış. Sebeb; laikliğe aykırı. Laiklik nedir olum biri bana açıklasın lan! Laiklik elden gidiyor diye götünü yırtıyor adamlar. Bu amına kodumun laikliği nedir abi? İnsanlar bu ülkede mutlu huzurlu bir şekilde yaşamıyorsa laiklik nasıl bir demokrasi şeklidir? İnsanların özgürlüğü kısıtlanıyorsa laiklik nasıl bir yönetim tarzıdır?

Cumhuriyetcilik; halkın kendi kendini yönetmesidir. Yıllarca dersini gördük lan bunun. Bunun doğrusunun; halkın kendi kendini yönetmesidir, başörtülüler hariç olması gerektiğini kimse söylemedi bize. O halk kendi ülkesinde kendi okuluna gidemiyor! Sokarım böyle adalete, demokrasiye.

Hadi işi biraz daha enteresanlaştıralım.  Türkiye'de modernizmin sesi olan güzide şehrimiz İzmir! Batıya en çok ayak uyduran, gericilerden, yobazlardan en çok nefret eden şehrimiz İzmir. Peki İzmir'de ki okuma alışkanlığının ülkemizde son sırada olduğunu biliyor musunuz? O her boku savunan, her seferinde Atatürk için sokaklara dökülen İzmir'de kaç tane kütüphane var gidip araştırın.

Artık gözünüzü açın! Kimleri savunuyorsunuz farkına varın. Kimleri destekliyorsunuz, sizin o rol model olarak gördüğünüz kişiler gerçekte kimler biraz araştırın kafa yorun lan!